Cumhuriyet Meclisi, Hukuk,Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi, CTP Milletvekili Doğuş Başkanlığında,bugün saat 10:00’da toplandı.
Komite, gündeminde bulunan “Aile (Evlenme veBoşanma) (Değişiklik) Yasa Tasarısı”nın madde madde görüşmesini tamamlayıp, ilgili Yasa Tasarısı’nı oybirliğiile kabul etti. Buna ilaveten, Komite gündeminde yer alan bir diğer gündemmaddesi olan “Ceza (Değişiklik) YasaTasarısı”nın da genel görüşmesine devam etti. İlgili gündem maddesiilerleyen toplantılarda ele alınmaya devam edecektir.
Aile (Evlenme ve Boşanma) (Değişiklik) YasaTasarısı’nın Genel Gerekçesi:
1/1998 SayılıAile (Evlenme ve Boşanma) Yasası’nda 34/2015 sayılı yasa ile yapılandeğişikliklerle birlikte evlenen kişilerin ve çocuklarının soyadlarına ilişkinbirtakım düzenlemeler yapılmıştır. Mezkûr değişiklik yasası yürürlüğe girmedenönce esas yasada yer alan birtakım düzenlemeler ise tamamen kaldırılmıştır.Özellikle boşanan kişilerin soyadlarına ilişkin düzenleme tamamen kaldırılırkenyerine herhangi bir düzenleme yapılmayarak yasal boşluk oluşmasına sebepolunmuştur. Dolayısı ile, mezkûr değişiklik yasasından sonra boşanan taraflarıneski soyadlarına dönmeleri imkânı ortadan kalkmış ve tarafların boşandıklarıkişinin soyadını taşımaya devam etmeleri yasal mecburiyeti ortaya çıkmıştır.Demokratik olarak da kabul edilemeyecek bu durumu ortadan kaldırmak zaruretidoğmuştur.
Diğer taraftan,34/2015 sayılı değişiklik yasasının öngördüğü bazı düzenlemelerin geçicinitelikte olması ve 3 yıllık süreye tabi olması, kişilerin soyadlarına ilişkindüzenlemelerden faydalanmalarına engel olmaktadır. Bilhassa yurt dışındaevlenen veya yaşayan kişilerle ilgili ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Yine 34/2015sayılı değişiklik yasası ile, evlenme sırasında soyadına ilişkin beyannamesunma zorunluluğu getirilmiş olmasına rağmen, 01.01.2017 tarihine kadar bu gibibeyannameler evlenme sırasında yetkili kişiler tarafından talep edilmemiş vetaraflar da böyle bir beyanname sunmamışlardır. Dolayısı ile 01.01.2017tarihinden önce evlenip de soyadına ilişkin beyanname sunmamış olan kişilerinbu hakkını kullanabilmesini sağlamak için de düzenleme yapılması zaruretidoğmuştur.
Ceza (Değişiklik) Yasa Tasarısı’nın Genel Gerekçesi:
Günümüz dünyasının en önemli sorunlarından bir tanesi,şüphesiz ki, küreselleşmeye paralel olarak sınır aşırı bir boyut kazanan suçtürlerinin yaygınlaşmasıdır. Özellikle siyasi ve ekonomik krizler ile boğuşanülkeler başta olmak üzere, bugün dünyanın birçok ülkesi uluslararası suçörgütleri ile mücadele etmekte, maddi menfaat sağlamak amacıyla çaresizinsanları başka ülkelere kaçıran veya yasal olmayan yollarla insanları yabancıülkelere sokan bu örgütlere karşı mücadele yöntemlerini geliştirmeyeçalışmaktadır. Bu suç örgütlerinin eline düşen kişiler ciddi istismar vesömürüye maruz kalmakta, yaşamları ve beden bütünlükleri bakımından uğradıklarızararlar çoğu zaman tamiri ve telafisi mümkün olmayan boyutlaraulaşabilmektedir. Çaresiz insanların maruz kaldığı ve "insankaçakçılığı" adı verilen bu suçun önlenmesi için birçok ülke yasal düzeydetedbir almakta ve çeşitli güvenlik araçları geliştirmektedir. Maalesefülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve hukuki durum dolayısıyla insan kaçakçılığıyapan suç örgütlerinin faaliyetlerini önlemeye yönelik uluslararasıişbirlikleri sorunlu olsa da, mevzuatımızda insan kaçakçılığı suçunundüzenlenmemiş olması bu tip suçlar işleyen örgütler ve kişiler ile yereldüzeyde de mücadele etmeyi zorlaştırmaktadır.
Bu yüzdendir ki, bu değişiklik önerisi ile CezaYasası’na "İnsan Kaçakçılığı" suçu eklenmiştir. Ayrıca çoğu zaman busuç ile bağlantılı bir biçimde ortaya çıkan, özellikle de kadın ve çocuklarınciddi hak ihlallerine maruz kalmasına neden olan "İnsan Ticareti"suçu da ülkemiz koşulları açısından mevzuatımızda yer bulması gereken bir suçtürüdür. Bir kişiyi zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, esarete tâbi kılmak,fuhşa zorlamak veya vücut organlarının verilmesini sağlamak amacıyla tehdit,baskı, zor veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiüzerindeki denetim olanaklarından veya kişinin çaresizliğinden yararlanarakrızalarını elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokmayı, ülke dışına çıkarmayı,tedarik etmeyi veya kaçırmayı, bir yerden başka bir yere götürmeyi ifade edenİnsan Ticareti suçu, Meclisimiz tarafından 2018 yılının Nisan ayında onaylanan"Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi" vebu sözleşmeye ek “Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesi Protokolü'nde de öngörüldüğügibi yasaya eklenmiştir. Önerideki bir diğer değişiklik "Hamileliğin Yasalbir Şekilde Sona Erdirilmesi” maddesindedir. Uluslararası kaynaklargöstermektedir ki, her yıl dünyanın farklı yerlerindeki pek çok kadın, hayatitehlike, bir bebeğe bakacak maddi güçlerinin olmaması, çocuk veya başka birçocuk istememe, çocuk sahibi olmak için yeterli olgunlukta olmama, psikolojiksorun yaşama ve benzeri nedenlerle hamilelik sonlandırmaktadır, Hamileliğinsağlıklı bir şekilde sonlandırılabilmesi için makul gerekçeler çerçevesindebelirlenmiş bir yasal süre içinde, tıbbi standartlara uygun bir ortamda vegerekli bilgiye sahip uzmanlar tarafından yapılması gerekmektedir. Ancak sözkonusu yasal sürenin kısıtlı tutulduğu veya hamilelik sonlandırmanın tamamenyasaklandığı ülkelerde kadınlar istenmeyen gebeliklerini sonlandırmak içingüvensiz kürtaja başvurmak zorunda kalmakta, dünyada her yıl yaklaşık 22 milyongüvensiz kürtaj yapılmakta ve buna bağlı olarak her yıl ortalama 47000 kadınhayatını kaybetmektedir. Tüm dünyada güvensiz hamilelik sonlandırma nedeni ilesağlığı tehlikeye giren kadın sayısı yılda 5 milyondur ve bu kadınların büyükbir çoğunluğu kürtaj yasaları konusunda katı düzenlemelere sahip ülkelerdeyaşamaktadır. BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi Nüfus Komisyonu tarafından 2009yılında hazırlanan "Dünya Kürtaj Politikaları" raporunda ülkelerinhangi koşullarda kürtaja izin verdikleri, kürtaj oranlan, toplam doğum sayısı,anne ölüm oranları, hükümetlerin aile planlamasını nasıl destekledikleri, doğumkontrol yöntemlerinin yaygınlığı olmak üzere çeşitli veriler yer almaktadır. Buverilere göre gebelik sonlandırma konusunda yasal süreyi kısa tutan veyakürtajı tamamen yasaklayan ülkelerde kürtaj oranları sanıldığının aksineoldukça fazla, buna mukabil hamilelik sonlandırmak için aranan yasal süreninuzun olduğu ve doğum kontrol yöntemlerinin sağlıklı bir şekilde kullanıldığıülkelerde istenmeyen hamilelik oranlarının düşük olduğu gözlemlenmektedir. Birbaşka deyişle, doğurganlık haklarının, (yani kadınların sağlık hizmetlerindentam teşekkülü bir şekilde yararlanmasından, korunma, hamile kalma veyahamilelik sonlandırma hizmetlerinden özgürce yaralanabilme, cinsel eğitim,ücretsiz testler vb. birçok konuyu içeren hakların) temel insan haklarıiçerisinde kabul edildiği ülkelerde istenmeyen gebelikler, yasaklayıcı politikauygulayan ülkelere nazaran çok daha azdır. Yasaklayıcı ve cezalandırıcıpolitikalar uygulayan ülkelerde hamilelik sonlandırma nedenleri ve süreleri çokkısıdı tutulduğu için "merdiven altı kürtaj" denilen sağlıksız vegüvensiz kürtaj yapan mafyaların oluşması söz konusu olmakta, bu durum kadmlannfiziksel ve ruhsal sağlığına ciddi hasar veren hak ihlallerine nedenolabilmektedir.
İşte bu kısıtlayıcı uygulamaların yarattığı olumsuzsonuçları gözlemleyen birçok ülke, yasal hamilelik sonlandırma sürelerikonusunda 1990’lı yıllardan itibaren iyileştirmeler yapmak yanında, hamileliksonlandırma nedenlerini de genişletmiştir. Yasaklayıcı ve cezalandırıcıuygulamalar ile istenmeyen gebeliklerin önlenemediğini gören ülkeler, doğumkontrol yöntemleri konusunda bilgi ve bilincin artırılması, güvenli kürtajşartlarının geliştirilmesi ve kadınların doğurganlık haklarının korunması gibihak temelli politikalara yönelmiş;
bu zeminde geliştirilen koruyucu-önleyiciyaklaşımların yürürlüğe girmesini sağlamaya başlamışlardır. Bu yaklaşımlarıbenimseyen ülkeler doğurganlık haklarını kadınların insan hakları olarak elealmakta, kadınların sadece fiziksel olarak hayati tehlikesinin bulunduğudurumlarda değil, ruhsal olarak da risk altında bundukları durumlarda kürtajyapılmasına izin vermektedirler. Bunun yanında hamilelik sonlandırma konusundayasal süre ülkelere göre farklılıklar göstermek ile birlikte yasaklayıcıyaklaşım yerine koruyucu -önleyici yaklaşımı benimseyen gelişmiş ülkelerinyasal süre sınırlamaları 12 hafta ile 24 hafta arasında değişmektedir.Koruyucu-önleyici politikaların geliştirilmesi ile istenmeyen gebeliklerinortadan kaldırılabileceğini; yasaklayıcı ve cezalandırıcı yaklaşımların terkedilmesinin sağlıklı bir toplumsal yapının temeli olacağı bilinci ile, ve haktemelli yaklaşımı baz alarak değişiklik önerisi ile yeni 169A maddesinde yasalhamilelik sonlandırma süresi 14 hafta olarak düzenlenmektedir. Sürenin 14 haftaolarak belirlenmiş olmasının nedeni bir fetüsün kadın bedeninden ayrıldığızaman dış destek ile tıbben yaşama ihtimalinin olduğu minimum sürenin dahi çokaltında olması, ancak birçok durumda kadının hamile olduğunu dahi anlayamadığımevcut düzenlemedeki 10 haftalık sürenin üzerinde olması nedeniyle kadına makulolarak kabul edilebilecek bir düşünme ve değerlendirme süresi tanımasıdır.
"Cinsiyete, Cinsel Yönelime veya CinsiyetKimliğine Yönelik Nefret Söylemi" yeni 171’nci madde ile düzenlenmektedir.2014 yılında Esas Yasa'da yapılan değişiklikle bu madde "Cinsiyete, CinselYönelime veya Cinsiyet Kimliğine Yönelik Zem ve Kadih" başlığı altındadüzenlenmiş, lâkin Yasanın 194'üncü maddesine tabi tutulması nedeniyle, aradangeçen süre içerisinde pratikte uygulanamadığı gözlenmiştir. Öngörülen değişiklikle2014 yılında ortaya konulan Meclis iradesinin uygulamada çalışır hale gelmesihedeflenmiştir.
Bilindiği üzere, İngiliz Sömürge İdaresi dönemindeyürürlüğe giren Fasıl 154 Ceza Yasası, birçok hükmü açısından, günümüzün moderninsan hakları anlayışının gerisine düşen düzenlemeler içermektedir. Bumaddelerden bir tanesi de intihara teşebbüs eden kişinin hafif bir suçişlediğini belirten 219'uncu maddedir. İntihar teşebbüsü sonrasında zatentravma yaşayan bireylerin mahkeme süreciyle birlikte travmalarının derinleşmesisoruna cezalandırma temelinde bir çözüm bulunamayacağını göstermiştir. CezaYasamızın temelini oluşturan İngiliz Hukuk sisteminde intihara teşebbüs 1961yılında suç olmaktan çıkarılmıştır. Bunun başlıca nedenlerinden biri intiharıncezalandırmakla değil intihara yönelen bireylerin bu teşebbüste bulunmadan önceilgili mekanizmalar kurularak psikolojik danışmanlık temelinde rehabiliteedilmesinin daha doğru olacağına olan inançtır. Bu mekanizmaları kurmakdevletin sorumluluğu olmakla birlikte, mekanizmaların yetersizliği intiharateşebbüs eden bireyin cezalandırılması sonucunu doğurmamalıdır. Bu yüzdendir kiöneride 219'uncu madde tamamen kaldırılmıştır.
Hukuk,Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi toplantısına davetli olarak, CTPMilletvekili Fazilet Özdenefe, CTP Milletvekili Dr. Sıla Usar İncirli, KKTCBaşbakanlık, KKTC Başsavcılık, Kıbrıs Türk Barolar Birliği, Kıbrıs TürkTabipleri Birliği, Kıbrıs Türk İnsan Hakları Vakfı, Hasta Hakları Derneği,Mülteci Hakları Derneği, SOS Çocuk Köyü, Lefkoşa Türk Belediyesi Kadın SığınmaEvi’nden yetkililer katılıp, görüş ve önerilerini sundular.
CTP MilletvekiliDoğuş Derya Başkanlığı'nda toplanan Komite’ye,
UBP Milletvekilive Komite Başkanvekili İzlem Gürçağ Altuğra,
Komite Üyeleri;CTP Milletvekili Asım Akansoy, HP Milletvekili Erek Çağatay, HP MilletvekiliJale Refik Rogers, UBP Milletvekili Nazım Çavuşoğlu’nun yanısıra UBPMilletvekili Menteş Gündüz ve UBP Milletvekili Dr. Faiz Sucuoğlu da katıldı.